Masal-sı
Herşey sanki bir varmış, bir yokmuş. Cinler severmiş eski hamamları ve cirit oynamayı. Zamanın evveli içre, kalbur saman içre ( ne ilgisi varsa artık ..) Uzakmış bi ülke. Çook uzakmış. İnsanları mutluymuş. Ortalama bi masaldaki kadar mutlu. Ve ortalama masallardaki gibi bi kralları varmış. Adilmiymiş, değilmiymiş, Çocuğu varmıymış, bi gün hasta olmuş mu, sonra cadılar kıskanmış mı bu kralıda, Ya da kralın karısı bi cadımıymış ... prensesi pamuk. Bilmiyorum bunları. Ben sarayları sevmem çünkü. Hiç saraya uğramadım masal boyu. Saraylar çok ışıklı bol gölgeli, şüphe, kuşku yuvasıdır. Her şey pahalı bi değersizliğe gömülüdür. İnsanları kudurtan pahalar dolusu değersizler mezarlığı saraylar. Bi kusuru örtmek için bunca süslenen başka bi mekan var mıdır? Bi çocuk varmış, yanakları kocaman, elleri küçücük. Severmiş çiçekleri okumayı, bulutları yazmayı. Çimenleri boyamayı severmiş. Rüzgarı yakalamayı. Güneşe "bö" deyip bulutların ardına kaçırmayı. Ama en çok annesini ... Onun kocaman...