Kayıtlar

2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Mutlu sonlar ne kadar göreceli ... Güzel dediklerimiz bazen ne kadar feci şeyler olabiliyor böyle (bu cümle o babdan(!) ) Bi film izliyosun, çok sıkı emek görüyosun, hakikatli bi oyunculuk, çarpıcı bi hikaye, fazlasıyla canını yakıyo, isyanını uyandırıyor. Filim sonunda gözlerini silerken " çok güzeldiiii ..." demek avazımı çağırıyor. Kendimi mazoşist, bazen duyarsız, manyak, gereksiz ve ucube hissettiriyor. "Beğendin mi?" diyor ... "çok fecii .." diyorum. İçimdeki sızıya uyan cümlelerle ... O anlamakta zorlansa da beğenip beğenmememi (çünkü o olaya sadece senaryo die bakıyor...) ben içime ters düşmediğim için daha normal görünüyorum gözüme. Karışık mı oldu? Filimler senaryo değil! En azından pek çoğu. Yaşanmış benzerlerinin gölgeleri ... Ve asıllarının içinde olmasam da (hamdolsun) bu gölgeler ruhumu acıtıyor. Onlara altın portakal veremiyorum; içimdeki isyanım büyüyor vahşilere.

Gel Teskereee Gel Teskeree ...

Sonra günler geçmiş geçmiş, 30 güne dayanmış, geri sayım başlamış. Erken mi? Şimdi sıfır kutsal sayı. Sıfıra en yakın sayı en uzağa göre daha şirin, daha hoş. ı love you ziro :P

Börek

Buzlukta bi tepsilik börek var. Durup durup zihnimde onu pişirme düşüncesi yakalıyorum. Sonra "onu pişirmiyeyim, lazım olur ..." diyip vaz geçiyorum. Çok sürmüyo, unutup pişirilmiş börek hayaline dönüyorum. Ne börek ama he! Aklımdan çıkamıyor:P Mideme girmeden ona ve bana rahat yok.

Duacık

Anne bana şeker al Soluğumla dağılsın tadı Yapışsın en acıyan yanlarına ruhumun Yapış yapış tadlansın Yapış yapış çocuk olsun içim Yapış yapış parmaklarım, ellerim Anne bana bebek al Kucağıma sığınsın Kucağımda ısınsın Şefkatim yansısın gözbebeklerinde Mutluluğum, yanaklarına al al bulaşsın Anne desin, mama desin, uyusun Anne hep benimle kal Bana şeker al Bebek al Oyunlarımı seyret, hayallere dal Sen bana bakarken yürüsün hayat Ellerim ellerinde... Hadi hep benimle kal
Bu hafta sonu misafir umuyordum. Demişti oysa kesin olmadığını. Neyin kesin olduğunu söylemese de, hazırlanmayayım diye:) ... Cumadan hazırlandım. İki gün bekledim:S Gelemedi. İkramlıklardan - ki şuan hiç biri mevcut değil:)- etimek tatlısını bu kez kazara değiştirdim. 14 etimek alan tepsim için şerbeti çoğaltmayı unuttum. Daha hafif bişi oldu. Bundan sonra öyle yapıcam. Yalnızlıktan yakınan birine ne demişti, A.Türkkol: "Ya Allah seni kendiyle başbaşa bırakmayı dilediyse..." Yalnızlıktan yakınanlara ...

Şekva

Zamanın ıssızında takıldım kaldım Ellerin uzaktı, sesin uzaktı Soluğum tıkandı nefessiz kaldım Yar dedim, gel dedim yollar uzaktı Bir parçan kalmış burda içime aldım Yarım kaldın içimde, tamın uzaktı Gurbet oldu evim, afaka daldım Evimi yuva yapan Ruhum uzaktı. Zamanın ıssızında takıldım kaldım Yar dedim, gel dedim, yollar uzaktı.

Annece

Resim
Çok bunaldım. Azıcık, hayır hayır, biraz daha fazla, yalnız kalmak istiyorum. Ama kalamıyorum da. O zaman istemiyo muyum? Bilmeeem. Yanımda olsun, ama ben azıcık kontrol vazifemi devredeyim, he? Az kaldı ... Azıcık sesi çıkmasa meraklanıp ben peşine düşüyorum. Uyurken bile bi süre sonra yanında bitiyorum. Bi de, bazen komik geliyo, o uyurken fotoğraflarına bakıp onu özlüyorum. Çok güzel:) Çok şeker. Çok minik. Bıdık!

Milyonlarca Şeker Aşkına!

Resim
Bayramın birinci günü. Kapımı tıkırdatan ve bayran tebriği bahanesinin arkasında, önünde, sağında, solunda duran miniklere vermek için şekerliği, şekerleri hazırladım. İkindiye değin sorunsuz bi şekerleşme(!), pardon(!), bayramlaşma yaşadık. İkindiden sonra kapımı tıkırdatan 5-6 ilkokul çağı cengavere şekerliği kapıp kapıyı açtım. Bayramımı tebrik edip şekerliğe daldılar. Birer avuç almışlardı ki arkamdan uzanıp dışarıyı görmeye çalışan yarucuğum yere düştü dışarının sarsıntısından(!) (Kapıyı dar tutuyordum; bıraksam içerdeler(!)) Bu esnada bi ziyaretçinin ayağı nedense hep kapı arasına düşüyordu. Bi kaç kez uyardım. Neyse... Bıdığıma bakmak için kafamı bi çevirdim ki tabağa saldırdılar. Zor tutuyorum, o kadar! Şekerler yerlere döküldü. "Sakin olun oğlum" filan dedim gayri ihtiyari a baya garip oldum. Bi sürü de gürültü... kıkırdayıp itişerek yerdekileri tabaktakileri kapışıyolar. Bi yandanda içeri basıp duran çocuk "yenge valla ben daha hiç almadım" filan diyo. Ard

Tuvalet Eğitimi -2-

Gövde bölgesinde bulunan kaslar arasında istemli denetimin en yavaş kurulduğu kaslar boşaltım kaslarıdır. Bağırsak denetimi idrar kesesi denetiminden önce gelişir. Gelişimin sırası genel olarak: -Geceleyin bağırsak denetimi. -Gün boyu bağrsak denetimi -Gün boyu idrar kesesi denetimi. -Geceleyin idrar tutabilme şeklindedir. 15.i aydan itibaren çocuklar altlarının ıslandığını farkedebilirler. 18-2 yaş arasındaki dönemde çoğu çocuk dışkısını yaptığını annesine haber verir. İki buçuk yaşına gelmiş kızların %90'ı, erkeklerin %80 çişinin geldiğini haber verir. 3yaş dolaylarında ise çocuklar kendi başlarına tuvalete gidebilir.(alt ıslatma dört yaş sonrası sorun olarak görülür) Çocuk tuvalet eğitimi için yeterli olgunluğa erişse bile eğitim süreci-hızı diğer akranlarıyla farklılık gösterebilir. Eğitimde temel alınacak noktalar kazandırılmak istenen davranıştaki kesinlik, kararlılık ve netliktir. Bundan kasıt çocuğun eğitim başından sonuna değin beze geri döndürülmemesi, gece ve gündüz için

Tuvalet Eğitimi -1-

Takibettiğim bi kaç anne-çocuk blogunda bahsinin geçmesi, bende, okulda bana anlatım konusu olarak verilen bu mevzuyuu hatırlama ihtiyacı doğurdu (breh breh(!) ) Ne ise işte:) Sanki bu işin saadece yaşla ilgili olduğu düşünülüyor. İşe eksik başlamak da meseleyi uzatıp zorlaştırıyor. Uzmanlar (yazı sonunda adları geçecektir:) )tuvalet eğitiminin zamanın ve biçiminin doğru seçilmesinin önemini ünlüyor. Çocuğunuz Tuvalet Eğitimine Hazır mı? Tuvalet eğitimine başlarken aile şunlara dikkat etmeli: 1-Uygun Yaş: Eğer çocuk 20 aylık olduysa tuvalet eğitimi için gerekli olgunluğa erdiği düşünülebilir. Ancak bazı çocuklar bu olgunluğa daha erken, bazıları daha geç ulaşabilir. Ebeveyn bu olgunluğu anlayabilmek için şu ölçütlerden faydalanabilir: a) Mesane kontrolü ne düzeyde? b) Bedensel gelişimi uygun mu? c) Zihinsel gelişimi nasıl? a) Mesane kontrolünün kurulma koşulları: -Çocuğunuz çişini gün boyu defalarca az az yapmak yerine bir kaç kere ancak yeterli miktarda yapabiliyor mu? -Genellikle bir

Sonbahar

Resim
:) Canım bi sonbahar ağacı yapmak istedi. (paint) Bu benim sonbahar ağacım olsun. Bana poz verdi die değil. Bi yokuşun ucunda yapayalnız kaldı die ... Yazık.

Cık cık...

Ünlü bi yapı mağazasından güya duvarın boyasına zarar vermeyen yapışkanlı bi tablo askısı aldım. Mamül dışı yapışkan içi cırt cırt olan çift yüzeyli altı parçadan oluşuyordu. Kullanma talimatına sadık kaldım. Ama onlar bana ihanet ettiler. İki çifti duvarımdan bi parça boyayı da alıp görevlerinden istifa etti(!) Üçüncüsü tabloyla birlikte intihar etti(!) Amaaaan ... Ben de onları işten kovuyorum işte(!) Zaten bu kadar zararsız ve işe yarar bişiy olarak sunulması hayretmi celbetmişti. Şimdi canımı sıkan bu minik şeylere verdiğim 7 tl den ziyade duvarda yeşil yüzeyde sırıtan beyaz alçı zemin. Yamalı elbise gibi.

Diyorum ki ...

Bazen, yalnız olayım diyorum. Kendi sesimi duyayım sadece. Bazen, kalabalıkta kalayım; erişmesin sesim bana. Bazen, seyirlerde kalayım diyorum; unutayım varlığımı Bazen, seyretsin alem ne yapıp ettiğimi Bazen diyorum ki sarılayım hayata Bi sürü rengim olsun, her çiçekten tadayım. bazen , oldukça gri; öykünün sonundayım Bazen diyorum ki şöyle mi böyle mi olsun diye artık konuşmayayım!

Uğurlama

Gitme demiyorum sana; dön. Ayağına dökülüyor gazellerim, giderken Mevsimim sona dönüyor Üşüyorum (...) Gitme demiyorum Yarim Lakin, yakın dur uzakta bana Ve tez denilen bi zamanda Dön

Döngü

Küçüktüm Ellerimi tutan yüzleri göremezdim Ellerimi gözlerime siper yapmadan Büyüdüm Yüzlerini gördüğüm elleri tutmadım Gözlerimi yüreğime siper yapmadan Çoook büyüdüm Ellerini tutuklarım yüzümü göremiyor Ellerini gözlerine siper yapmadan Gözlerine bakıyor yüreklerini görüyorum Ellerini tutarken avucumda ısınan Aslında yürekleri
Resim
Foto:Ben Fotoğrafa sıkma bi şiir düşeyim;) Olmuş taht-ı revan, eskimiş postu Pörsümüş endamı kalmamış dostu Kesildi ümidi ağyardan; illaki Hak. Nanköre çıktı adın, sen hele şu işe bak :P Şair de ben. Breh breh...
Aylar oldu (neredeyse yıl), biri msn hesabımı kırmış, üstelik kullanıyormuş. Yeni bi adres almak mevcut bi adresi kırmaktan daha kolay olabilirdi. Ama bi liste oluşturmak zaman alabilirdi. Sonra ortam samimiyeti artacaki mailler gelecek. Filan falan, baya emek gerekir. Eğer böyle bişeye şiddetle ihtiyaç duyan bi varlıksa "kırıcı" (!) benim msn adresimden iyisini bulamazdı, bravo ona. En son ulaşabildiğimde 250 okunmamış mail vardı kutuda (çoğu fw :P). Artık yazışmadığı bi sürü insan ... Yanılmıyosam 70 adres filan vardı. Bi de spaces ... Seni gidi miras yediiii ... Boğazında düğümlensin. Senden bi dileğim var, spacesi kapat, sonra gayrı mutlu ol :P Kırılmış eski adresimi kırmaya çalışmak çok sıkıcı! Üstelik bu işin eğer bi tekniği varsa ondan da bi halim. Hofff.

Bel Fıtığınıza Ulaşabilirsiniz:P

Resim
Reşadiye / Tokat
Ne şarkı duyası var yazılarımın, ne şarkılarımın yazı çağırası.Burda yazmak uzakta kaldı. Şarkı dinlemek gibi. Neden kaldırdım örtülerini kanepelerin, dolapların? Neden havalandırdım hücremi? Belki burda yazmak yakın olur, şarkı dinleyesi tutar içimin. Belki de şarkısız yazmayı öğrenirim. Kimbilir ...