Kayıtlar

Nisan, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Sevgili Günlük. Seni samimiyete davet ediyorum. Eğer yazıp yazıp silmelerim bundan değilse, kendimi samimiyete davet ediyorum. Gider miyim acaba? Ve üzgünüm üzülenlerle. Karanlık ruhlara iman nuru ver Rabbim. Dünyayı fesada boğuyorlar.

Biz de gittik

Resim
Ne desem bilmiyorum sevgili günlük. İnsanın boğazının ayarı yok! Bu akşam söylemesi ayıp derler a, -fiildeki ayıbı halen çözemedim- hamsi kuşi yapmıştım. Aslen buna hamsi kuşi denmiyormuş a biz öle diyoruz. Yani, hamsileri kılcıklarından ayıklayıp tuzluyosunuz ve iki hamsiyi birleştirip mısır ununa bulayıp kızartıyosunuz. İşte ondan. Harika oluyo. Çıtır çıtır. Aslında az yediğimi düşünüyorum ama mide bulantısından uyuyamyorum. Hala mı erimemişler. Zehirlendim desem hamsiler tazecikti. Belkide kokuyu duyup canı çeken ve kim kızarttı şimdi bunu die ah vah eden birinin ahı oturmuştur mideme:P Biz öle yapıyoruz çünkü. Nefis bi yemek kokusu duyunca iştaha geliyoruz. Bi de zahmetsiz yemek a, kokusu bi ayrı leziz oluyo keratanın:P Bi obur gibi yazıyorum:) yemek lafı bile midemi bulandırıyor oysa. Bıdığa çok soru sorduğumu farkettim. Onunla çok konuşuyorum. Ve bunların yarısından fazlası soru. Bunun için sanırım anlaşılmaz bi sürü şirin sesin ardında mı ve soru işaretlerini anımsatan bi melodi

Özür

Özl bi sebeble (bahar temizliği filan mesela:P ) blogu kapatmak zorunda kaldım. Aziz ve kıymetli ziyaretçilerimden özür diliyorum:S
Aslında alışılmış şeyleri severim. Tanıdık olmak korunma kalkanlarımı dinlendiriyor sanırım:P Ama bişeyin sık olması bende de bi çok insancık gibi bıkkınlık doğurur. Tam hatırlayamamakla birlikte yaklaşık bi ay önce, artık klasik ayva tatlısından sıkıldığım için güzel arkadaşımın blogunda bi alıntı olarak kaydettiği orjinal tarifi denedim. Aziz Ruh beğenmez die düşünmüştüm a, yenilik işte. Ruh çok beğendi. Hatta sonraki günlerde haftada iki keze varan sıklıkta mezkur tatlıdan yapmak zorunda kaldım. Öyle ki ünü apartmana yayıldı. Bi tepsi de üst kata (ailenin akşamları buluştuğu merkez daire:) ) yaptım, parça pinçik tek sunumluk sair komşucuklara ikramların dışında. Yani artık çok sıkıldım. Gıcık oldum. Ayva tatlısı tüm lezzet ve nefasetinden soyundu, yumurta kokan bıktırıcı bişiy oldu. Yeni bi ayva tatlısı tarifi arıyorum:P Bilenlere hayır dua vaadiyle duyrulur:)
Ne çabuk değişiyor şu veletler. Bi anda baktığın bebek yüzü çocuk oluyor. İnatla taklid etmeyen hali aynaya bakıyomuşsun hissini uyandırmaya başlıyor. Yok canım daha anlamaz demelerinde yüzün sık sık kızarır oluyor. Adam oluyo işte basbaya, gün gün. Şarkı söylüyorum mutfakta , dolapları daha az karıştırsın die:P Ben şarkı söyliyince tempo tutup dans etme telaşına ağyarla fazla ilgilenemiyo a, ondan sebeb. Dünkü şarkı ikide bi dilime yapışan gıcık bişi; "Neler oluyor hayatta. birde şu rüya gerçek olsa, olsa ..." Nakarata gelince " beni arıyor, beni soruyor hayırdır inşallah. Hey!" diiicem, Bıdık "eeyyy" diye son nidayı ağzımdan kapıyo:D Aziz Ruh tefriş etti an itibariylen günlükcüm. bye
Aslında yazmıştım, biliyorsun. Pek bi yakınmalı oldukları, küçük emrah tarzı durdukları içindir kiii sildim onları. Dediğim gibi oluyorum. İç dökmelerim içimden boşalmıyor yani. Dışıma bulaşıyor. Ben kendim hakkında o şeyi bilip dururken, söylemiş olmakla bi de dışıma bulaştırıyorum; kurtulmak daha da zor! En basitinden en ağırına, tüüüm yakınmalar sadece ayak bağı. Kuyruğunu kovalayan zavvallı bi köpecik gibi, dön de dur kendi çevrende... peh.
Hatırlamıyorum, en son deriin deriiin düşündüğüm, entellektüel kılıklı, fiyakalı (kılığı kaynaklı:P) mevzuuyu. Şunlar dönüp duruyor beynimin küçük odacığında: "Yarın bıdık sabah uykusu uyursa, o uyurken (artık!) yedek odamızın koltuklarını silip, minder kılıflarını takıp, çalışma masasını silip, düzelteyim. Bi de yığında kirlenmeye yüz tutan(!) ütülenecek eşyalarıda ütüleyeyim. Ah bi de buzdolabını temizliyeyim. Ama uyanır. Onu başka zaman yaparım ..." Sonra sabah oluyor. Ya bıdık errkenden (6-7 civarı) uyanıp bizi "babbaa" diye seslenip uyandırıyor ... Ya da öyle derin bi uykuya yakalanıyoruz ki ana-oğul öğleyin anca ayılıyoruz. Ve işte o banal, basit, hiç bi ihtişamı olmayan, sıkıcı, plan mı desem, fikir mi desem, yoksa hayal mi? İşte o şey yankılanmaya devam ediyor. Çok yoruldum:P
Sevgili Günlük Efendi, Efendi diyorum, çünkü onca kayıtlı zamanı sana kaydetmezsizin geçirdiğim halde, ne zaman dönsem bana "anlat dinliyorum" manzarası çiziyorsun.Efendiliğini bozmuyorsun:P Ama azıcık ruhun olsa, eminim ilk vefasızlığımda tekmeyi basardın:P Yapardın di mi? O zaman ruhsuz olmandan mütevellit bi vaziyeti senin kahramanlığınmış gibi algılamana izin vermiyeceğim, efendi filan yok sana:P Zamanı kullanmayı hala çözemedim. Oldum olası da sevemedim kullanma kılavuzu önderiğini. Bu noktada kıyaslar çok daraltıcı oluyor. Falan ve feşmekanların mahir halleri sadece benim beceriksizliğimin ünlemesi gibi oluyor. Anaaaa, oğlum geldi:)) Ben gidiyorum günlük....