Kayıtlar

2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bi tür yılbaşı yazısıdır.

Bu yılda böyle geçtiii, güzel sözlü sevgiliii Aşka ümide doğru kanatlı günlerimiiz, Dara dara dam... Sadece "bu yıl", "geçti" kelimeleri için yazılmış bi şarkı. aynı sebeble akla geldi zaten. Hakikaten de geçti. Bi yıl geçtikten bi kaç gün sonra bi yaş da bitiyor benim için. Noel anlamını değil, doğum yıldönümü anlamını yüklenmiş yılbaşlarım. E zaten müslümanım. :) Ve ne güzel anlatıyorum, ve ne basit! Anasınıflarında okunabilir tümce namıyla namlanacak satırlarım(!) a, bi sürü imla- yazım hatası o da olamaz. Aklıma geliverdi, bi dönem yayınevlerine test kitapları hazırlayan bi adem blogumdaki benim hoşnut olduğum (içten içe gurur duyduğum!) bazı yazılarım için (eskidendi çooook eskideen) çok hatalı ve anlaşılabilmez nitelemesi yapmıştı. Öyle nitelendirmişti yani. Önce amaaan demiştim ama, sonra bi baktım iyi yerine ii, öyle yerine öle, zaman yerine zmn... (ve daha bi sürüüü şey) yazmamaya başlamışım. Sonra geçi tabi, aslıma, özden gelen yarım yamalak lisanıma(!) ge

Bıdık İşte!

"Anneeem... nedeesss?" diye bağırıyor. Burdayım annecim diyorum. "Nabısıyon" diyor bi de:) Bi de bal akıyor her dediği kelimeden. Bi de bal yerken onu yutmakan korkuyorum- bi gün-:P ayı yavrusunu... misali:P Herşey için izin alıyor - güya -. "Yemek yapimmi?" Kafasını sallayıp "yapiim?" diye ünlüyor ikinciyi. Eğer olumlamazsam üçüncü isyan ve başkaldırı oluyor "yemek yapcaaam" ve yapıyor. Bu misal tabi. " kaba açiim" gagayon bakiiim" bıcıbıcı yapiim" "mama yiyim" "kayyu isliim(bazen açiim diyor)" falan filan. Bıcı bıcı dedim ya, konuyla ilgili ürettiği fiil çok gıdıklıyor beni:) Suyla oynuyordu. Teyzesi sordu "napıyorsun Muhammed" o da "bıcıbıcıyom " dedi kısaca:) Rakamları tanıyor. En iyi bildiği 6,4 ve 10. On nerde diyor. Kaç desen 10 diyor filan. Bi de resim çiziyor kargacık burgacık. Bu gıbıt diyor, bu kayyu diyor ,bu biip diyor, bu pisi diyor ... Kek hamurunu o karıştırıyor
Kerebiç diye bi dünya nimeti var. Bilmeden gitse yolcu bişiy olmaz a, eğer yolcunun yolu Mersin civarından geçiyosa, aman diyorum, yemeden geçmesiin:)
I. İçinin kandili sönmüş birinin. Eli dolanıp durmuş klavyede, saatlerce. Sonu del tuşuyla bitmiş her cümlenin. İçinin kandili sönmüş birinin, zihni karanlıktan korkarmış, parmakları ürkermiş, kelimelere yüklenecek anlamlar muhtemelen bi yorganın altına saklanıvermiş. İçinin kandili yanmıyorsa birinin yazmak zifiri, bol gölgeli ve müphemmiş.
İnternet kullanım şeklim hayli değişti. Gece olupta kuzucuklar:P uyuyunca eğer sızmazsam internette dolanıyorum. Aklıma gelen bi ürünün peşinde sayfalarca dolaşıyorum. Satın almıyorum henüz a, bu şekliyle de keyif aldığımı söyleyebilirim. Yavaş yavaş alışveriş müptelası ev hanımı moduna mı giriyorum? he? Yoook bea, sadece bakıyorum. Ne alış var ne veriş. Bu daha çok yalnız kalma bahanesi bi etkinlik:) Bi de Ben Bilal'e başladım. Bi de kuzuya 2 yaş hediyesi masa sandalye arıyorum ve hala güzel bişiy bulamadım. İkea nın mammut takımının masa sandalyesi çok şirin ama masa çok büyük. Arıyorum hala. Bi de hiçkimseyle konuşasım yok. Bi de bi etkinliğe başlamıştım. 4.ü halkası önümüzdeki cuma olacak lakin ben hala bi kere katılabildim. iki haftada bir 2 saatlik bişiy. Günler boyu hiç bi engelim yokken inadına gibi tam o gün ve o saatlerde engeller çıkıyor. Bu haftada Halam hacca gidiyor. Kanadadan tr ye ordan mekkeye gidicek ve benim onu görmek için 4 saatim, gidiş yönlü girişi hesabeders

tevbe etsem geçer mi :P

Bıdık caillou müptelası. Öyle ki tv aç yerine " kayu ac " diyor. Ben de bi gaflet eseri karşılaştığım caillou nun ilk dvd sini aldım. Şimdi gece gündüz caillou izlemek istiyor. Evet, ben de seviyordum. Ama artık çok yıpratıcı olmaya başladı. Şimdiden ezberledim 32 bölümü. ikinci dvd yi de mi alsam:P Hiç olmazsa çeşit artar, daha çekilir olur. He?

Yazmak İçin Bişeyler Yazamaya Çalışırken Ne de Abuk Şeyler Yazabiliyorum Ben

Sonra işte öyle. İhmale gelmiyo hiç bişiy. En ufağından en büyüğüne kadar her iş oldukça zaman, kaldıkça ilgi, aldıkça da özen istiyor. Veriyor muyum? Ehhh ,işte ... Bazıları nasipli, bazıları kadim birer dilenci. Nasır tutmuş yüzleri hala tebessüm bekliyor; aldırmıyorum. Aslında aldırmak istiyorum tabi. Ama bilmiyorm ki bu nevi müdahaleler caiz mi ... Sonra bi müdahale kadar aldırma azmi olsa şahsımda zaten ol eşya (şeyler anlamında) dilenciliğe düşmezdi, he mi? He. Eeee ... Eeesi böyle işte bacım. Çay ilgisizlikten buza dönmüş , üzüm çürümüş ve ekmekte kurumuştur. Sonra gözler uyku , ayaklar uzartılacak yüksek zemin beklerler. Azıcık kulak versem -ki hiç heveslenmesinler vermem, bende de bi çift var- daha neler neler ister. İçimde sıkıntı olan tek edilemiyen edilgen balkondaki purçaklı fındık. odunlaşmış purçaklarından ayıklanacak. Muhtemelen lokumları ayrılacak ve eve kazandırılacak. Fındık lokumu diyince yine aklıma geldi işte. Dedemmiydi ... Ben ufakken uzatmıştı bu lokum olmuş di
İçli köfte düştü aklıma. Tarif için biraz bakınayım dedim. Kolay bi tarif buldum. İlk yorum "çok kolaymış. Bunu 12 yaşında biri bile yapabilir" şeklindeydi. Ardından gelen onlarca yorum bu yorum etrafında dönüp durmuş sanki. Dahası yaşını yazanların yaşları hayretçekici. Hayretim çekildi:) biri 9 yaşındaymış, tarif zormuş:P biri 12 yaşındaymış, tarifi kolaylıkla yapmışmış, biri içli köfteye irmik ve yumurta da katıyormuş daha güzel oluyormuş (12 yaşındaydı sanırım o da),biri 14 yaşındaymış annesine sürpriz yapacakmış ... Yaa bu yemek sitelerini çocuklar mı basmış:P Yoksa anneler çocuklarını yeterince doyuramıyo, onlar işe el atmış? Biri öyle demiş yorumunda zaten, "annem böyle şeylerden anlamaz..." Bi 9-10 sene sonra, kuzu elinde merdane baklava açsa, börek yapsa ... Ne hoş olurdu değil mi?:P
Geldiiiiiiiiiiiiiim. Sevindin di mi? Ben de. Ramazan yine bitti:S Bayram yine geldii:) Ramazanın bereketi, bayramın huzuru bizi bırakmasın. Biz de onu. Bırakışmayalım emi:P Manyak hacer. 16.ı hobi çarptı, saçmalıyorum. Dilime yapışan nebati yağ tadı midemi bulandıra bulandıra zorla yiyorum, sanki vacip :P Ülker nasıl böyle bi çikulata yapmış hayret. Çocukluğuma dair pek çok manzarada renkli pozlarıyla hafsalamda yer edinmiş olsa da kötü bi çikulata. Hoş, ol zemanlar ben fakir ve sair fukara adı çikulata olan herşeye saldırma temayülü gösteriyorduk. Taştan yumuşak ne ise :P Ne ise ne canııım. Ramazana dair, sele dair:( , Kadir gecesine dair ... ve kapımıza dayanan hırsızlara dair hiiiç bişiy yazmamışım. Bunlar yazmadan geçen vaktin mühimleri. Yoksa çoook şey var, misal, kuzu kamyona kamkikondan sonra gagayon demeye başladı, dier köpek dişleri henüz çıkmadan zihnimizi, ruhumuzu lime lime etmeye başladı bile:P falan filan. Hırsız vakıasını yazayım, hem uyarı olur. (Aman da aman, mesaj kay
Metrobüsteydik. Karşılıklı yerleştirilen koltuklardan birine buyur edildim kucağımdaki (dana vari:P) kuzu sebebiyle. Karşımda burun zirveleri karlı iki genç bayan oturuyordu. Yol boyu (ki 45 dk sürdü) muhabbet ettiler. Bi dans gurubundalarmış sanırım. Çok sıkı bi proğrammı desem öle bişiyden basettiler. Sonra biri çocuk istiyomuş. Ama ne yapacakmış muhabbeti. Sonra dedikodu vari bi ara geçiş... filan falan uzuuun uzuuun konuştular. İster istemez duyuyorum. Benim cenahtaki kuzunun tüm şakımalarına rağmen duyuyorum. Bi tanesi inerken karşımdaki kuzunun şakımalarına şşşt die kaş çattı. Biraz karambole geldiği için sadece orta sesli bi "Allah Allah" zikriyle yetindim. Sonra tam kendisi inerken kuzuya dönüp baya sert ve sesli bi daha ihtar çekti. Eeee yeter ama! " Size ne oluyor ki" dedim. "kimin sınırı ne kadar bilemezsiniz" dedi. Ben: " Ne sınırından bahsediyorsunuz? Siz yol boyu konuştunuz, biz bişiy dedik mi?" dedim. İniyordu cevap veremedi. Ama b
Unutmadım seni canıııım. Ama gelemedin işte. Bi önceki yazıya baktım da senden kastımın sen olduğu anlaşılmazsa pek bi ukala görünebilirim, belki de göründüm. Belki de ondan kimse ses vermek istemedi. Belki de okumadılar bile. Bu belkiler pek bi kalabalık oldular, neyse. Sen dediğim blogcağızımdı, genelde öyle oluyor. O olduğu zamanlar ben offline oluyorum:P İşi güncelliyeyim, bu konu burda kalsın. Oruç ve ben sarmaşdolaşız. O beni tuttu ben onu tuttum. Ama yer hizasında tutuştuk. Birlikte iftara değin yuvarlanıyoruz:P Kuzulu analar için oruç çoook başka bişiymiş. Hayatımın hiç bi evresinde açlık bu evredeki kadar incitici olmamıştı. Belkide onun beni en iyi terbiye edeceği zaman bu zamandır. Evet evet öyle. Bi kaç saat önce merkezdeydim:P (üst kat- yani enn büyüklerin hanesi) Bıdık yeğenler ne tür haylazlıklar eda etseler benim avazımı -hatta çıtımı bile- duyamadılar. Bi ara derin bi soluk alıp "esraaaa" die fısıldadım:P sesin şiddeti düştükçe etkisi de azalıyor a, bıdık ald
Sevgili Blog Sevmiyorum şunu yaptım şunu ettim muhabbetleri yazmayı. Hele ardından eee sen ne ettin demek hiç çekici değil. Bi yandan buharlaşırken sıvı varlığım, gözlerim uyuu derken, ayaklarım mesai bitti feveranlarında ve aklım daha ne yiyebilirimlerde... bana ne sen ne etmişsin. Bu büyük bi sorun aslında. Böyle yapınca ben, yani tembel olunca anlatmada ve sormada, muhabbet olmuyor. Sonra insanlar uzak duruyorlar. Sonrada durdukları uzaklıktan bakışıyoruz bi süre, sonrada nazarlarımız başka minvale kayınca kaybediyoruz "bu yolarda beraber yürüyüp, bu yağmurda birlikte ıslanma" şansımızı. Akp propogandası dil billahi, sadece aklıma geldi:P Akp ve ak parti demek bile belli bi yandaşlığı ifade ediyormuş, biliyormuydun? Ruh zapping yaparken (onun en sevdiği spor dalıdır:P) gündelikçi bi hatun yazardan duymuştum. Bayanın başına bayaa olay gelmiş bu kısaltmalar yüzünden. Neyse ya. yazmıycam bunu. Adını bile hatırlamıyorum zaten. Ben buraya nerden geldim onu da unuttum. He, arka
Aslında teşbihi severim edebi sanat olarak. Lakin kişisel özellikler babında birinin varlığını diğerinden sebeb görmek derecesinde basit dillendirilen cinsi çok rahatsız edici. "falancaya çekmiş", "filana ne kadar benziyo", "tıpkı feşmekan gibi" tarzı muhabbetlerden bahsediyorum. Sözkonusu şahsı mustakil olmaktan-olabilmekten koparıp birine bağımsızlık hakkını gasbedercesine ram etmeler hep haksızlık gibi gelir. Ol fakirin cüz-i iradesi de mi yok dedirtir bana. Her şey de mi genetik canım, her şey de mi miras:P Öyle olsa bile bırak söyleme, adam güzelliklerinden kendince çiçek açıp, kötü kokularını kendince koklasın:P Kötü özelliklerini miras bırakan dedesinden nefret etmesiiin:) Ne kötü hale getirdim konuyu di mi? Bu muhabbetin en meşhur hali, ebeveynin evladına kızınca , kızdığı hali partnerinden miras bilmesidir. Anne- babasına benzemek bi çocuk için iyi halken, böyle durumlarda fazlaca sinir bozucu oluyor. Bi de "şunun şuna, buran buna, oyun ona b
Bir rüya gördüm. Kuzuyu uyuturken dalıverdiğim öğle uykusundaydı. Baya kalabalıktı, azıcığı kaldı ben de. Şimdi hakikat ihtimali 'olabilir' pozlarıyla dolaşıyor zihnimde. Ben zaten severim böyle komplo teorisi vari felaketli şeyleri. Nasıl bi tanımdı bu Allahım:) İyi ki bi edebiyatçı değilim. Yazılarım akademik çevreleri baya sarsa bilirdi:P Sonunda beni türkçeyi kullanmaktan aforoz ederlerdi:P Ne uzattım he! Amaaan be. Ben de hiç yaranamıyorum kendime he! Ne yapsam dalga geçiyor kendim benimle. Ne etsem burun kıvırıyor. Yazsam beceriksiz, gıcık, çok bişmiş vs., yazmasam vefasız diyiveriyor. Amma kıl şu kendim he. Nerdeeen nereyee. Bi rüya anlatıyorumdum di mi? Rüya kendimle alakalı. Komşularım (bazıları gerçek değil) bi kaç aydır sorunlu olduğum bazı insancıklar ve ailem vardı. Ordaydık burdaydık. Her rüyada olduğu gibi yine mekanlar gerçek değildi. En net hatırladığım, bi felaketin eşiğindeydik. Bizden farklı boyutta, ama hali hazırda evrende yaşayan bi tür bizi ifsada hazırl
İştahsız bi bebek annesini usta bi aşçı yapabiliiir:) Anneyi usta yapan bebek midir, yoksa annenin şevkati mi? Kime ne:) Bebek iştahsız ama ben henüz usta olmadım. Ama yoldayım:P Neyse bu bi girişti, girildi. Şimdi sözü kalabalıklaştırıp, genişleteyim. Sonra da suyunu çıkarıp sıkıp ıkıp. son damlayı da koyduktan sonraaa... :) Gıcıııkk. Bebek sandivic seviyor, bunu keşfetmiştim. Ama ekmeğin dışını hala çok iyi öğütemiyor. Dişleri yetersiz. Ben de ona sandiviç içi yaptım, kısmen yani. Şöyle ki: Domatesi rendeledim. Biraz zeytin yağı koydum. Bi- iki zeytini de rendeledim. Labne peynir ve tuz ekleyip karıştırdım. Ekmeği banarak yedirdim, yedi. Ama üç kere:) Şimdi, dedim ya yoldayım, bunun için. Yeni bişiyler keşfetmek lazım:) Dedim de aklıma geldi. Ben pek tv seyretmiyorum. Hakikaten ama. Seyretmiyorum diyen bi sürü kişi bana göre sıkı izleyici gibi. Günün değişik saatlerinde bıdığı oyalamakta zorlandıkça, bazen de kriz çıkarmasın diye çocuk kanallarını (yumurcak ve trt4 ü) açıyorum. Bu ve
Bugün kuzumu brandadan imal fileli, bol toplu zıplamalı filan, -he bi de yarım saati 4 tl olan(!)- oyun platformlarından birine götürdüm. Daha önce de gitmiştik, çok seviyor. Bizimkiyle birlikte üç çocuk vardı. Bi de ben. Dier ebeveynler çocuklarını dışardan gözlemeyi tercihetmişlerdi. Zıplanan yerde 5 yaşlarındaki erkek çocuk zıplıyordu, bizimki de kahkahalarla ona eşlik etmeye çabalıyordu. Tebi zıplayamıyo henüz. Nedense dieri bizimkine kıl oldu. Bi iki ayağına bastı, ben kuzuyu korumaya çalışınca da iki eliyle itip, "ben artık bebeği sevmiyorum, gitsin" filan dedi. Ben de " ona zarar veremezsin" dedim yumuşakca:P ve kuzuyu uzaklaştırdım. Bizimki anlamıyo tebi, illa piskopatın yanına gidicek. Az sonra da kendileri gelip " bebek gelsin, ona bişi göstercem" dedi (osmanlı tokadı, çimdik, uçan tekme filan mı:P) Ben de " ona zarar veriyorsun bebek gelmiycek" dedim. Biraz zalimane oldu ama bi anda diyiverdim işte. Zaten tınmadı beyfendi ısrar ettti.
Nereye gideyim dediğinde gidebileceği tek kapıya gitmeye yüzünün olmaması, dahası merhamet çağıran hiç bişiyi varmış gibi durması( kapı sahibi cihetinden), öyle derin bi acıyımış ki, hiçliğe düşmüşe dönermiş insan. Dahası dönmüş.

Komşuluk ilişkileriyle ilgili faideli bi yazı(!)

Evimiz yerden 5 kat yukarıda. En alt komşumuzun evini L şeklinde dolaşan geniiiş bi balkonu var. Yandaki bina binamıza çok yakın yapılmasın diye düşünülmüş. 1.i daireyi kiralamayı düşeneler için ilk bakışta pek cazip görünen bu balkoon (kocaman ya, çift 'o' lu:P) aslında tam bi ortak atık alanı. Yanda (balkon sebebiyle ...) yapışık olmasa da bi bina var. O bina ve bizim binanın balkon- pencere vs. den ne atılsa hooop 1.i dairenin balkoonuna. Önceki kiracı kabullenmişti. Aşağı bişiy silkeliyecek olsak artık vicdanımız olayla ilgilenmiyodu, o derece:P Bu kiracı mücadeleci. Muhtemelen kendini kiracı olarak %50 oranında av yapan bu mekanı sahiplenmek ve faidelenmek diliyor. Artık pencereden bişiy silkelemiyorum. Ama ben. Bıdık açık bulduğu her yerden bişiyler fırlatmak temayülü gösteriyor uzuunca bi süredir. Bi ay kadar önce şişme oyuncağını atmıştı. Ufak tefek atık maddesel oyuncaklar, bi keresinde bi terliğin tekini, damacananın sopasını, ve en son olarakta küçük, şirin tenceremi
İnsan böyleymiş işte; telaşeli. Ödü koparmış pek çok şeyden, korkarmış. Sabah uyanamamaktan, geç kalmaktan, kovulmaktan, aç kalmaktan, ölmekten ... En başından başlamadım kaygılara, onun için kısa sürdü. Yoksa bilesin, sayfalarca korkarmış. Onun için mi bu kadar ağırmış hayat?. Yollar bu kadar tozlu, güneş bu kadar puslu, hava bu kadar nemli ... falan filan... Onun için mi? Evet onun için, herkes sabırsızmış, herkes huzursuz, her yer sıkıcıymış ilk 5 dakkikadan sonra... her şey birbirine benziyormuş onun için. Herkes birbirine ... Ve herşeyin sonunda (hatta sonuna varmadan daha) yine kocaman kaygılar sarmalıyormuş insanı. Belki bunun için encama değin manzaraya akseden 7, bilemedin 12, yoo yoo binlerce farkı insan kaçırı veriyormuş. Farketse bi, bi anlasa neleri kaçırdığını, emin ol daha derin bi kaygı kucaklayacak onu. Hatta esir alacak. Bu kez de kaygıdan kaçıracak ama. Belki aklını, belki manzarayı:P Arabayı o mu kullanıyor? Şöförmahali onun? Yolcular? Yani o beceremese araba şaramp
Fazla kıyıdaydım. Hiç bişiy bulaşmadan üzerime bi sürü zaman geçti. Ne yeline bulandım, ne kokusuna, ne tadına... Kendim bu kadar mı girdaptı? Kendim bu kadar mı çıkımsız ? İçine düştüm. İçime çekile çekile çıkasım olmadı hiç bi yere. Hiç bi yersizdim, hiç bişiy göremedim. Hiç bişiysizim şimdi. Çook geç kaldım. Ben içime bakarken geçip gidenler için çok geç kaldım. Geçip gidenlerin mişli haberleri acıtıyor genzimi. Pekii, çıkar mıyım dışarı? Geçip gitmeden yakalanacakları avlamak için, çıkar mıyım? Yoo, yoo... Bu gün bi zamanı mişli geçmişe düşmüşün yasını tutmaktayım. Yarın sırada bi başkası... Öbür gün diğeri ... Hiç vaktim yok yani hayat, sen devam et akmaya ...
Çocuk proğramlarını takibden hiç vazgeçmedim. Radyodan,tvden, ayrım yapmadan takibettim. Takib yeteneğim giderek berbat bi hal alsa da yakaladığım zaman çok keyif aldığım bi sürü dizi, proğram var bu içerikli. -Benimle oynarmısın. Trt'nin çift kaşarlısı:) Her dönem ana karakterleri yeniden düzenleseler de temel olarak aynı keyifli seyir özelliğini koruyor. Ama hakikat, önceleri daha da güzeldi. -Gece Bahçesi. En küçük seyirciler için çok şirin bi izlence. Her şey tam onlara göre. İsimler, hareketler, işlenen konular ... Bıdık da bayılıyor. "Apsi deyzi "başlamış mı bakalım diyince ben, hemen koşup tv'u açıyor. -Rahat Koltuk.Yumurcakta yayınlanıyor. -Minuscule. Yumurcak tv. -Öğretmenim Canım Benim. Trt çocuk. -Bak Çiz ve Bak Yap. Trt Çocuk. -ZabooMafoo. Yumurcak tv. -Caillou. Yumurcakta yayınlanıyor. -Sihirli Atlı karınca. Trt çocuk. -Bernard. Ona bayılıyoruuuum:) trt çocuk. -Öcükle Böcük. Çok aptallar:) Trt çocuk. -Franny'nin Ayakları.Trt çocuk. -Hayvanları Tanıyal
Dondurmam kaymaaak. Hacı Sayid'den. Çok güzel yapıyorlar. En çok cevizlisini, karışık meyvalısını, kavunlusunu, portakallısını, bademlisini, muzlusunu, çileklisini ve ahududlusunu seviyoruuummm. Geriye ne kaldı deme, daha çoook var. Fiyatı da aşağı çekmişler bu sene, aferin;)

Lakırdı-yorum

Ben neden düştüğüm yerlerden çıkamıyorum ki? Aylaaar geçiyoooor, bakıyorum hala aynı noktada cebelleşiyorum. Sorun halletme yetisi: sıfır Boş veer diyorum, takılma. Odak ayarı çekiyorum, sanki gidiyorum yolumda. Aylaaar geçiyor bakıyorum, merceğim aynı karanlık pozun ışığını emiyor:P İleriye bakma yetisi:sıfır Yine sınıfta kaldım. Şimdi saat çok geç olmasaydı sana karnemin moral bozucu bütün ayrıntılarını dökerdim. Ama saat çok geç. Çok geç die bi saat yok biliyorum. Ayarlanmış vaktin gerisinde kalınca çok geç olur. Oysa benim bu iş için ayarlanmış bi vaktim yok. O zaman bu iş için çok geç ne demek? Çok uykum var günlükçüm benden sana muhabbet yok demek. Ne kısmetsizsin. Günleer boyu yapayalnız. İki çızık için ne özlemler çekiyorsun. Ama iyi günlerin de oldu. Bi post için 10-15 yorum aldığım zamanları bilirim:P Sonra şükret, kapına koca bi kilit vurup alıp başımı da gidebilirimdim di mi? Şu başını alıp gitmeler çok şeker ya. Zıttını düşünsene... Koyup başını gitmek. Böyle bişiy yapan i
I Bi adam vardı, alnı ova , gözleri vadi de pınar, burnu karlı bi dağ gibi görkemli. Yamacından çıkmayı gözün alırsa, vadide ışıldayan güzelliği görebilirdin a, yamacına çıkmaya göz lazım. Hasılı yamacına çıkmaya gözü olmayanlar yüzünden vadide ışıldayan pınar şahit bulamadı güzelliğine. Sonra işte öyle oldu. Gerisini yazmayınca bi yazıcı, kahramana ne olursa o oldu. Kala kaldı yani bi yazının başında. Sonuna gitmekten daha iyiydi bence a, adam başında dururken bi yazının heveskar, ateşli, hatta giderek cüretkar. Azıcık uzasa sonrasızlık, çıkıp paragraf başına önünü kesecek kalemin! Yazıcı yıllanmış, kül yutar mı? Ancak burnuna tırmanınca görülebilecek gözleri olan bu adamı zaten gözü hiç tutmamıştı ya, bıraktı. Yuvarlandı yazının sonuna doğru, yuvarlandı... Aa, zaten saat çook geçti. Ya da çok erken. Yazmak saat kaç gibi yapılan bi eylemdi? Saat kaç olunca uygundu bi yazı yayınlanmak için? Sonra saat kaçtı? Kaçtı? Kaçtı!
Türkçe cümleler içinde anlatılmak istenenin yabancı bi dille ( illaki ingilizce) anlatılmasından rahatsız oluyoruuuum. Şöyle bi bakıyorum bloglara, kompleks geliyo bea. (bu ara komplekse mi taktım:P)Ne gerek var ki. Finger food yazacağına atıştırmalık de, ne bilim. Sanki bunu ninelerimiz yapmıyolarmış, orjinal ingiliz mahsülüymüş gibi. Kaldı ki öle sıradan bi fikir ki. Bu bi örnek. Azami türkçe seviyorum ben kardeşim. Düzgün kullana biliyor muyum? Cıks. Ama kullanabilidiğim kadarı türkçe olsun istiyorum. Adam finger food yazınca, ana bu da neki diyorum. Fiyakalı, çok enteresan bi vakıa(!). Bi dağdan indim havası çöküyor üzerime. Oysa dağdan ineli 3 yıl oldu:P Nerden aklıma geldi? Wordles sundaydan:P O ne die bakmıycam. Anlaşılması istenmeyen bişi sanırım.:P Şimdi şu inatcı tavrım gözüme bulaştı da, acaba dedim bi an, kompleksli olan ben miyim:P Dını dını dıııın! Ve hatun aynadaki gıcık şeyin kendisi olduğunu farkeder... otuzundan sonra:P "Bıdık zatürre değil ama biraz doluluk var&
I-Çok öfkelenince bazen, anlatmakta aciz kalınca hakikati, aklıma hakikatin "dank" edeceği zamanda söz konusu anlayışsız zatı görebilmek gelir. Bu onun sonunu dilemek değil. Biraz acımayla birlikte, beni aciz bırakan kör halinden intikam. Nasıl görmez derim. Tıpkı benim nimet içindeykenki gafletlerime benzer oysa onun körlükleri. Yine de içim bağırır öfkeyle, nasıl görmez. Görmemiş işte, koca bi hayat boyu. Onun için rahmet dileyesim olmadı. Öfke bileyecek bi tanışıklığım olmamakla birlikte, adının geçtiği hin projelerle mide bulandırıcı bi hatırası vardı zihnimde. Sadece şimdi anlamıştır dedim hakikati a, ne acı. Çok geç. II-Sonra bahar. Burun kaşındıran toz pembeli bi mevsim. Pembesinin tozları galiba allerji yapan:P Zevzek. Bizim taş sokakları bile nasıl yemyeşil yaptı he, helal olsun. Kaldırım kenarlarından fışkıran çiçekimsi şeyler bile var. Sonra, maydonozlarım çıktı. Sonra, sarı bi çiçeğim oldu. Sonra, bahar biterken baharla ilgili bişiyler yazmak ne kadar da lazımsı b
4.ü olmuş. İçimde bi kıpırtı, yüzümde bi sevinç emmaresi var mı? Cıks. Bana hiç beni temsil ediyomuş hissi vermemişti zaten. Bu hissi veren biri varmıydı, olurmuydu, o ayrıca gıdıklanmalı gerçi. Şimdi işin duygusal, inançsal, ruhsal, vs. vs. yönlerini bi yana bırakalım (ki bırakamayız, onlar arada bi giyip çıkarabileceğimiz ekstra parçalarımız diiil, aslii parçalarımız!) san'atsal olarak da hiç bişi göremedim. Sadece sahnede nooolur benide bi yerlere koyuverin kaygısıyla yırtınan bi avuç insan. Yarışmadan çok kısa iki- üç parçayı izledim, ve önceki kaaatlerimle birleştirip şöyle diyorum. Çok kompleksli bi şovumuz var. Genel tavrımız bu. Şimdi nie biz diyorum ki ben. Onlar beni temsil etmiyo demiştim. Acaba seneye beni temsil edecek bi şarkıcı mı ayarlasak. Yine çoğula düştü cümle. Hani bi kaç kişi toplaşsak, hayır efendim, o , türkiyeyi temsil ediyo dediğiniz kişi ya da grup bizim dışımızdaki guruhu temsil ediyo "sadece". E, yani, böle bi konuda insan cakasını bozar mı ku
Sonra dedim ki iki lafı bi araya getiremeyen kendime, yuh! O da dedi ki umrumda değil. Ben de dedim ki, kızım bişiler yap, yaz-cız, bi ilgin filan olsun. O da dedi ki yapıyorum zaten, bi insan ne kadar çokluk ve sıklıkta uyuyabilirin masterini. Ben de dedim ki ne halin varsa gör. Biraz bela okur gibi oldu ya, kendimi omuz silkerken gördüm göz ucuyla. Bela okusam yeriydi:P
Sevgili Günlük. Seni samimiyete davet ediyorum. Eğer yazıp yazıp silmelerim bundan değilse, kendimi samimiyete davet ediyorum. Gider miyim acaba? Ve üzgünüm üzülenlerle. Karanlık ruhlara iman nuru ver Rabbim. Dünyayı fesada boğuyorlar.

Biz de gittik

Resim
Ne desem bilmiyorum sevgili günlük. İnsanın boğazının ayarı yok! Bu akşam söylemesi ayıp derler a, -fiildeki ayıbı halen çözemedim- hamsi kuşi yapmıştım. Aslen buna hamsi kuşi denmiyormuş a biz öle diyoruz. Yani, hamsileri kılcıklarından ayıklayıp tuzluyosunuz ve iki hamsiyi birleştirip mısır ununa bulayıp kızartıyosunuz. İşte ondan. Harika oluyo. Çıtır çıtır. Aslında az yediğimi düşünüyorum ama mide bulantısından uyuyamyorum. Hala mı erimemişler. Zehirlendim desem hamsiler tazecikti. Belkide kokuyu duyup canı çeken ve kim kızarttı şimdi bunu die ah vah eden birinin ahı oturmuştur mideme:P Biz öle yapıyoruz çünkü. Nefis bi yemek kokusu duyunca iştaha geliyoruz. Bi de zahmetsiz yemek a, kokusu bi ayrı leziz oluyo keratanın:P Bi obur gibi yazıyorum:) yemek lafı bile midemi bulandırıyor oysa. Bıdığa çok soru sorduğumu farkettim. Onunla çok konuşuyorum. Ve bunların yarısından fazlası soru. Bunun için sanırım anlaşılmaz bi sürü şirin sesin ardında mı ve soru işaretlerini anımsatan bi melodi

Özür

Özl bi sebeble (bahar temizliği filan mesela:P ) blogu kapatmak zorunda kaldım. Aziz ve kıymetli ziyaretçilerimden özür diliyorum:S
Aslında alışılmış şeyleri severim. Tanıdık olmak korunma kalkanlarımı dinlendiriyor sanırım:P Ama bişeyin sık olması bende de bi çok insancık gibi bıkkınlık doğurur. Tam hatırlayamamakla birlikte yaklaşık bi ay önce, artık klasik ayva tatlısından sıkıldığım için güzel arkadaşımın blogunda bi alıntı olarak kaydettiği orjinal tarifi denedim. Aziz Ruh beğenmez die düşünmüştüm a, yenilik işte. Ruh çok beğendi. Hatta sonraki günlerde haftada iki keze varan sıklıkta mezkur tatlıdan yapmak zorunda kaldım. Öyle ki ünü apartmana yayıldı. Bi tepsi de üst kata (ailenin akşamları buluştuğu merkez daire:) ) yaptım, parça pinçik tek sunumluk sair komşucuklara ikramların dışında. Yani artık çok sıkıldım. Gıcık oldum. Ayva tatlısı tüm lezzet ve nefasetinden soyundu, yumurta kokan bıktırıcı bişiy oldu. Yeni bi ayva tatlısı tarifi arıyorum:P Bilenlere hayır dua vaadiyle duyrulur:)
Ne çabuk değişiyor şu veletler. Bi anda baktığın bebek yüzü çocuk oluyor. İnatla taklid etmeyen hali aynaya bakıyomuşsun hissini uyandırmaya başlıyor. Yok canım daha anlamaz demelerinde yüzün sık sık kızarır oluyor. Adam oluyo işte basbaya, gün gün. Şarkı söylüyorum mutfakta , dolapları daha az karıştırsın die:P Ben şarkı söyliyince tempo tutup dans etme telaşına ağyarla fazla ilgilenemiyo a, ondan sebeb. Dünkü şarkı ikide bi dilime yapışan gıcık bişi; "Neler oluyor hayatta. birde şu rüya gerçek olsa, olsa ..." Nakarata gelince " beni arıyor, beni soruyor hayırdır inşallah. Hey!" diiicem, Bıdık "eeyyy" diye son nidayı ağzımdan kapıyo:D Aziz Ruh tefriş etti an itibariylen günlükcüm. bye
Aslında yazmıştım, biliyorsun. Pek bi yakınmalı oldukları, küçük emrah tarzı durdukları içindir kiii sildim onları. Dediğim gibi oluyorum. İç dökmelerim içimden boşalmıyor yani. Dışıma bulaşıyor. Ben kendim hakkında o şeyi bilip dururken, söylemiş olmakla bi de dışıma bulaştırıyorum; kurtulmak daha da zor! En basitinden en ağırına, tüüüm yakınmalar sadece ayak bağı. Kuyruğunu kovalayan zavvallı bi köpecik gibi, dön de dur kendi çevrende... peh.
Hatırlamıyorum, en son deriin deriiin düşündüğüm, entellektüel kılıklı, fiyakalı (kılığı kaynaklı:P) mevzuuyu. Şunlar dönüp duruyor beynimin küçük odacığında: "Yarın bıdık sabah uykusu uyursa, o uyurken (artık!) yedek odamızın koltuklarını silip, minder kılıflarını takıp, çalışma masasını silip, düzelteyim. Bi de yığında kirlenmeye yüz tutan(!) ütülenecek eşyalarıda ütüleyeyim. Ah bi de buzdolabını temizliyeyim. Ama uyanır. Onu başka zaman yaparım ..." Sonra sabah oluyor. Ya bıdık errkenden (6-7 civarı) uyanıp bizi "babbaa" diye seslenip uyandırıyor ... Ya da öyle derin bi uykuya yakalanıyoruz ki ana-oğul öğleyin anca ayılıyoruz. Ve işte o banal, basit, hiç bi ihtişamı olmayan, sıkıcı, plan mı desem, fikir mi desem, yoksa hayal mi? İşte o şey yankılanmaya devam ediyor. Çok yoruldum:P
Sevgili Günlük Efendi, Efendi diyorum, çünkü onca kayıtlı zamanı sana kaydetmezsizin geçirdiğim halde, ne zaman dönsem bana "anlat dinliyorum" manzarası çiziyorsun.Efendiliğini bozmuyorsun:P Ama azıcık ruhun olsa, eminim ilk vefasızlığımda tekmeyi basardın:P Yapardın di mi? O zaman ruhsuz olmandan mütevellit bi vaziyeti senin kahramanlığınmış gibi algılamana izin vermiyeceğim, efendi filan yok sana:P Zamanı kullanmayı hala çözemedim. Oldum olası da sevemedim kullanma kılavuzu önderiğini. Bu noktada kıyaslar çok daraltıcı oluyor. Falan ve feşmekanların mahir halleri sadece benim beceriksizliğimin ünlemesi gibi oluyor. Anaaaa, oğlum geldi:)) Ben gidiyorum günlük....
Sevgili günlük Bu gün yine uyuyamadım. Nevri döndü günler ve gecelerimin. Gece uyuyamayan ben gündüz bıdığın ilk keyifli uykusunda dinleniyorum.Ama ne dinlenme! Çözemediğim sorunlarımı çözen rüyalar mı dersin, hamarat rüyalar mı istersin, yoksa ben biraz macera aliim mi dersin?! Ne istersen hepiciği mevcut uykularda dinlenme. Örneğin bu gün bi türlü yapmayı bitiremediğim bi patates keki vardı rüyamda. Kocaman bi kab dolusu olduğu halde hala malzemesi eksikti, ben rüya bittiğinde hala yumurta kırıp, kabartma tozu ekliyodum. Yani ki vuslata eremedim. onun içindir ki accayip bi patates keki iştahası var içimde. Yarın bulmayı umduğum taze patateslerle bu buluşmayı ayarlamalıyım. İlk paragraftaki "bıdık" ve "keyifli" sözcükleri gözümü ısırıyor. Hatta bana nanik yapıp dil çıkarıyor. Uzuuuun zaman oldu bıdık bi günü keyifli olarak tamamlamayalı. Genelde asabi, mızmız, öhhü öhüüü hallerinde. Her bi yere tırmanıyor bea. Kapıları da açmaya başladı! Bişiyler kaçırmaktan çok y

Habib Koite'

Şöyle bi bakındım da pek çok kişi onu vistanın örnek müzik listesinde tanımış. Ben de öyle. Dinledikçe dinlemek istiyorum. Din din Wo yu en çok sevdim. Ayna Mali'yi tanıttığı bölümünde kullanmıştı onun şarkılarını. Adamımız malili ya... Öyle işte. Hık desem derin şeyler yazarmışım gibi geliyo:P Ama şarkı üçüncü kez dönüyo, ben habire siliyorum:):P Ciğerlerim zayıflamış, derinlere dalamıyorum:P Bu yazı özelliksiz bişi. Ama bi şarkısı var; ne yazık şarkıya:) din din wo

"Uykun Şirin Olsun"

Bahtiyar Vahapzade gitti. 20 gün oldu. Bahtiyar mıdır? Allahım, Bahtiyar kıl! ANNEM ÖLDÜ MÜ - Bahtiyar VAHAPZADE / Ayhan UÇAR Ne hız ellerini üzdün dünyadan balanı tek koyup nereye gittin? nasıl yok oluyormuş bir anda insan sanki bu dünyada hiç yok imişsin.. güneş gurup etti... oda karardı... bir anda yok oldun sen hayal gibin. şimdi düşünürüm senden ne kaldı.. gönlünde hatıran kara hal gibi... beni boya başa yetirdin anne bize borçlu bildik her zaman seni sen beni dünyaya getirdin anne bense yola saldım dünyadan seni... sen bana beşikte ninni çalmışsın bugün ninni çalsam sana ben de mi? senin şirin şirin ninnilerini sana gaytarayım cenazende mi? 'uykun şirin olsun' diyerdin bana 'uykun şirin olsun' deyim mi sana gerek ben başına dönüm dolanım, beni hayat için hep uyutanım, söyle ölümçün nasıl uyutayım seni ben bugün? bu nasıl dünyadır anlayamam ben, cilvesi cürbecür, rengi cürbecür dün öz nefesiyle seni isiden bugün buza dönüp, taşa dönüptür bu nasıl dünyadır... insano
Bıdık diş çıkarıyor. Öyle ki halihazırda çıkmış olan dier dişcikleri mütemadiyen gıcırdıyor:P Pek asabi yani. Heyyt ülen naraları koparıyor adeta:P Her şeye kızıyor, her bişiyi istiyor. Dur, bekle, filan kar emiyor da etmiyooor. Ben bunlarla boğuşurken günlerdiiiir, bu akşam alt kattaki sakin (eskiidendiii çooook eskideeen:P) kapıma dayandı. Eşimin yeğeni açtı kapıyı. Ben hole çıktığımda o huzura duhleylemiş, göbeğinde bağladığı eleriyle fırçaya hazır bekliyordu. Çaktım hemen davayııı. Hakikat;O kiracı, biz ev sahibiyiz. Manzara; o ev sahibi biz kiracıyız:P Hadiseyi çaksam da saflığa vurup en hallice odaya onu buyur ettim. " oturmaya gelmedim.." filan dese de gösterdiğim yere oturdu. Kaynadııı, köpürdüü, taştııı. Çok gürültü yapıyomuşuz. 'Gürültü çıkmasın die elimden geleniyo yapıyorum, bundan sonra da yapmaya devam edeceğimdir' cümlesini kaç kere yineledim bilmiyorum. O kavga etmek istiyordu belli. Ama açıkça dedim, ben kavga etmiicem, havamda değilim:P Hem çok manya
Üç nokta kaçamakları lazım hayata. Sıkıştığın an üç tane nokta mıhlayıp ardına, tüyüvereceksin. Yaptığın manyakça bişi olsa da ardındaki üç noktanın şiirselliği hürmetine affedilecek. Yoksa dönüp dönüp hata dillendirmeler, iki de bi ' ben şöle yapmıştım a, şundan sebeble... böle etmiştim ya tamammen o kaynaklı ...' vs bitmez tükenmez bi sıkıntı. Sonra insan arada sadece o an dilediği (ve bi daha asla görmek istemediği ) şeyler de yapabiliyor:P Bi de hakikatli üç nokta koyunca ardına ... Hiç olmamış gibi keyfimizce akalım. Böğğğkk. Kim bu içimdeki şey!? Euzubillahi ...
Bi sürü proje var kafamda. Önce uyku kaçırır cinsten bi planlamaya geçiyorum. Sonra soldan soldan 'boşveer'ler basıyor mekanı:P Sonra ' daha sonra da olur...' lar da teşrif edincee... Elimde sadece uykusuz kalmışlığım kalıyor. Yuhh!
Horlayan biri karşısında insan nasıl da aciz kalıyor. Önce sabrediyoooor. Sonra çaktırmadan bi iki tepik atıyor. "Ayh, yanlışlıklan oldu" kabilinden bi iki ufak dirsek. "Dönerken çarptım" ayağına bi- iki sarsma. Yok bree, faydasız. Kibarca ve masumca, hani sırf onun iyiliği için(miş gibiii) hafifçe sarsıp "Canım rahat nefes alamıyorsun (yani korkunç horluyorsuuuun!!!) diğer yanına döner misin? " ricasında bulunuyor. Cıks. E sözkonusu insanın da bi haddi, raddi var. İçine dönüp ilk raundda çitten atlattığı koyun sürüsünü gerisin geri atlatıyor. Keçiler koyunlara karışıyor. Keçiler ağılı zapdediyor. Daha bi gergin solumaya başlıyor insan . Hani konuşsa kaba şeyler söyleyebilir. Allahtan konuşmuyor. Acziyetini sırtlanıyor. Mağlubiyetin çökettiği omuzlarının altında ezilerek mutafağa gidiyor. Çayı ısıtıp fıstıklı çikolatacıklar eşliğinde internette gezintiye çıkıyor, insan ...

...

Bu sene ne çok hasta oldu babacığım. Hepside böyle aniden ... Biraz da ablamın Dr olmasının etkisiyle tedavileri de acilen oldu hamdolsun. İki ay içinde iki müdahele geçirdi Babişim. Şimdi hamdolsun çok iyi. İnşeallah bundan sonrası onun için sağlık olur. Bu sebeble yine yeniden acilen onun yanına gitmiştik. İki gün kalıp döndük. Bıdık artık dedesini tanıyor ve çok seviyor. Bıdı bıdı bişiler diyor ciddiyetle. Dedesi ne kadar cıvısada severken bizimki devam ediyo. Ta ki gıdı gıdı faslına kadar. Sonrası kikirik. Ne hoş nimetler bunlar.

...

Küçük diyorum, kafamı çok meşgul ediyor. Boş ver diyorum, dolu dolu geri geliyor. Büyütme diyorum, çığlaşıp üstüme düşüyor. Ben unutmayı beceremiyorum. Son zamanlarda fena bi iletişim problemim var. Öyle büyüyor ki içimde, öyle meşgul ediyor ki beni... Aklıme her geldiğinde -ki genelde orada faaal halde- utanıyorum, nelerle uğraşıyorum diye. Ama yine de yenemiyorum onu. Böyle sıkıntılarda yapıp ettiklerim pek doğru şeyler olmuyor. Onun için genelde iletişim tatili ilan ediyorum sıkıntılı şahıs ile. Mesafeler uzaksa sorun olmuyo da yakınsa, iş sarpa sarıyor. Ben kırgınlıklarımı tamir için tadilat nedeniyle kapanırken, bi bakıyorum, zarar mevkii kapanma nedeniyle kırılma yaşıyor. Ve bu kez o tadilata giriyor. Manyakça di mi? Anlıyorum aslında. Ama nasıl halledeceğimi bilmiyorum. Bi ikinci sorun ise, ben detayları unutuyorum. Hani, diyelim ki ortam bulduk, konuşup halledeceğiz (ki ben de başka yol yoktur) halledeceğim şeyleri unuturum. Sadece hisler kalır. Dahası konuşma nasıl giderse git

Sayıklama

... Yol yol uzuyor gurbet gözümde İçim uzak bi şehir, hapis tenimde Gittikçe ulaşmak lazım gelirken Gittikçe sıla denen daha derinde ...

Portakal Banyosu

www.minuscule.tv "merkezi paris'te bulunan futurikon isimli animasyon şirketinin kısa böcek hikayelerinin anlatıldığı animasyon serisidir. gerçek doğa görüntüleri üzerine animasyon karakterlerin yerleştirildiği komik öyküleri, animasyon severlerin asla kaçırmaması gereken birer başyapıttır kanımca. hele diğer böcekleri bunalıma sokan bir uğurböceği var ki evlere şenlik. " sondanbiöncekimohikan yumurcak tv de akşamları 20:00 civarı ve yayın bitişinde düzensiz yayınlanıyor. Aslında böyle bi başlık mı yapsam; izlenebilir ve izlenesi ve izlenmeli çocuk yayınları:P Yazasım yok şimdilik. Yazmak ihanet gibi geliyor.
Hayalleri minik bedenleri ezmekten geçiyor ... Minik ruhları üzmekten Şehirler dolusu yıkıntı ... Ovalar dolusu cesetten geçiyor ... Hayalleri Küskün bakışlar inşa ediyor hayalleri Annesiz bebekler Bebeksiz anneler çağırıyor. Hayalleri huzursuz Hayalleri isyan ettiriyor ruhları Hayalleri öyle iğrenç, öyle korkuç ki! Allahım! Hayallerini öldür! Kokuşmuş ruhlarını çıkar bedenlerinden. Kullarına bela olan bu azgın zümreden Kahrını esirgeme!