Yazmışım ki...

Aslında bişiy yazmayı düşünmüyodum. sık diyorum ya biz anlara bölünmüş değişik bakış açılarıyız. habire değişiyoruz. yani (yine sık dediğim gibi ) an be an ölüp, an be an doğuyoruz. (...) nerenin bana yakın geldiğini, bana göre olduğunu artık net söyleyemiyorum. ben nereliyim bilmiyorum. önceden evinden ( ama illa evinden!) ayrılmış bi yolcu manzarası çiziyordum. şimdi ev dediğim yer neresi bulamıyorum. ne kendimde mukimim. ne de başka bi yerde. içimde ve dışımda olabildiğince yolcu! her yerimden gurbet akıyor. insanın mutlaka bu duyguyu yaşaması lazım bence. mutlak yolcu olmaklığı tadmalı. (hatta) bi yanıyla yolcu durmalı. insan buna uygun yaratılmış. dunya da... fakat tam bi yolcu hissiyatı, ne biliyim... ya ayakları uzatacak bi laubalilik ya da herşeyden çekilmiş bi yabancılık veriyor. bunları yazmak için erken belki. belki de ben, henuz gurbeti anlamadım. ve belki de -şimdi tersini zannediyor olsam da- yurtluktan uzak düşmedim hiç. belkide... anlara gömülü benler dolusu başkasıyım. ölü bi yanıma ölü bi yanımla anlam veriyorum. ve çiğneyip geçtiğim benler dolusu başkasıyım. ben denen şey zaten sadece sondan bakınca tamamını görebildiğim bi benler ordusu. bunun için ben, sona erinceye kadar kendimi seyretmekten bile mahrumen sınırlarımı kolllamaya, varlıklarımı el altında tutumaya(!) sahip olmaya (oysa ömürde yitik hiç birşey yoktur! ) zavallıca çabalıyorum. en sevmediklerimin bile kaybolmayacağını idrak edemiyorum dokunduğum her şey benimdir dokunduğum vechiyle. bu yakınlığı kimse alamaz benden. ama severmiyin? 'Ah' lar açğıran arkadaşlar silsilesinden midir? (tevbe etsem geçermi (!) ) sürüyüp giderken topuklarımı... ardım sıra yığılıyor, geçişime şahit olan her şey. istemeyerek akraba oluyoruz. aynı anı bölüşmenin bereketi birleştiriyor yolumuzu.. Lakin ben ona değdiğim nokta kadarım. O benim topuklarımda biriken ... bi lahzacık! (sanırım bunun için tevbeye gerek kalmadan geçiveriyor(!) )
bu ana dair değil bu yazılanlar. okuyunca farklı zmnlarda ne denli başkası olabildiğimizi gördüm. kayıt varsa hep öyledir di mi. bu yazının şarkısı yoktu muhtemelen. ben ona angelika yı yakıştırıyorum:) anathema-angelika.
imza mahiyetinde (!) şunnarı yazmışım:
4-8-2004 çarş.
dağbaşı.yaz. cırlamıyor cırcırlar. geceleri bile cırlamıyor. fındıklar tepeler boyu sarı benizleriyle güneşe el- aman çekmiş. bulutlar... ruzgar... ve biliyorum. sonu gelmez (miş gibi) serin bi mavilik olan deniz!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cık cık...