yoldaydım:)

biraz yoldaydım. seviyorum yolda olmayı. hep g,itmek gerektiğini düşnürken, bunu şiddetle isterken beklemek durumundan kurtuluyorum. asli yolculuğun başkaca olduğunu biliyorum yine. yine durduğumu, aslen yine bekleme konumunda olduğumu biliyorum. ama seyrediyorum. bolca seyrediyorum. benden başka adaları, başka denizleri ve enginliklerini görüyorum. hiç dokunmadan göz ucumdan intikal ediyorum olay mahalline:P yan koltukta saati bulan cep telefonu muhabbetini dinniyorum mesela. aksi emekli subay dayı meselesi:) böyle denmese bile sadece emekli asker olduğunu bilsem ben resmini çizebilirdim. mükemmeliyyetçi. kuralcı. kalkık kaşlı kırlaşmış kaşlar tabi :) hafif şişman ve büyük burunlu:) bu yan koltuktaki muhabbetçinin dayısı:P halasıyla evli. ankarada oturuyor. çocuklarıyla geçinemiyor. hatta geçen gün gardaki bekleme salonundaki örümcek ağları yüzünden ortalıkta dolaşan temizlikçi kadına ültümatom vermiş:) bi de çiçekler mevzu varmış. o biraz karmaşık:) böyle mi yaşamışlar. biliyor duyduğumu. peki dayısı? biliyor mu duyduğumu. biliyor mu başka duyanları. arka koltuğu. ön koltukta artık rahatsız olduğu için kalkmak zorunda kalan ( gözgöze bakıyoruz çünkü mecburen:P) bileçiyi ... bilmiyor. ben de bilmiyorum. sadece dinliyorum. seyrediyorum, dokunmadan. kaygı duymadan. heyecanlanabiliyorum. duygularım var tabi ki seyirlerime dair. şapkasından çekiştirdiği çocuğu sebebiyle kaşlarımı çatıyorum şu kadına ( çok efor sarfetmem gerekmiyor:D) 32 diş görsel desteğiyle sırıtıyorum bazı bazı:P yan çaprazı dikizliyorum. telefonsal bi hava sezinliyorum. muavine sinir oluyorum çok ilgileniyor. yolcuysam en çok dikkat kesilenlere kızıyorum. özgürce kimsenin bakışlarına takılmadan seyretmek ve düşünmek istiyorum. yan komşulara düşmanım bunun için. hele bi koltuğu aşanları hiç hiç istemiyorum:D böyle bi yolculuğum var dı di mi benim:) sivasta boşalan arka koltuğa resmen zıplamıştım:) bi sıkıntı varsa yola dair, aynı yerdeyim ya yolcu olmama rağmen, ( ters bi durum aslında yol ruhu açısından:) ) böyle beynimin içine giriyor. diyor ki içimdeki ses 'senin koltuğunun yarısında da o oturuyo şşt ' rahatsızlıkla kımıldıyorum. hep terslikler birbirini çağırır. sanki yan koltuktaki imtihan memuresi. bi de sakız çiğner yani aksi gibi. üstelik sakız çiğneme bilgisi de yok:P kulaklıklar. heyv metal... cıks. hiç bişiy bu sesi ve yandan gelen kilosal baskıyı dağıtamaz. dokunsalar ağlıycak duruma gelirim. ve muavin gelip geçerken dokunmaktan fazlası yıkar geçer. gel de ağlama. bi de babiş cam kenarına geçirmeye çalışıyodu. o zmn ne yapardım. beterin beteri var di mi:) gülüyorum şimdi.
yoldaydım ya azıcık. düşünmemeye çalıştım kendimi. hep aklımdaydım. hep yanımda. değmemeye çalışarak yan gözle izlemiyormuş gibi:P
bunları yazmayı düşünmemiştim.
üstün dökmen demişti. annesini sokak lambasına benzetirmiş. ya da sokak lambalarını görünce annesini hatırlarmış. ne zmn geçseniz hep yanıyor görürüsünüz onları. siz gelir ve geçersiniz. o anlık ihtiyacınız ışıktır görür ve gidersiniz. ama o hep ordadır. siz geçseniz de ışığı baki gibi karanlıklar içinde bekler. siz hasta olsanız da uyursunuz. açlığınız acınız dudağınızın ucunda. çığlıklar yollarsınız. anneniz hiç ayrılmamıştır ki baş ucunuzdan:) bunu hatırlatan şeyler söylemişti gözleri yaşararak. sokak lambaları bana da annemi hatırlatıyor artık. ama en çok uzakta yalnız ve yoldan uzak görünenler. inatçı. vefakar. vakur.
(entıque iglesias- no apagues la luz, escape)

Yorumlar

Hacer dedi ki…
:D eyvallah dostum:)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cık cık...