Yazmışım ki...
Aslında bişiy yazmayı düşünmüyodum. sık diyorum ya biz anlara bölünmüş değişik bakış açılarıyız. habire değişiyoruz. yani (yine sık dediğim gibi ) an be an ölüp, an be an doğuyoruz. (...) nerenin bana yakın geldiğini, bana göre olduğunu artık net söyleyemiyorum. ben nereliyim bilmiyorum. önceden evinden ( ama illa evinden!) ayrılmış bi yolcu manzarası çiziyordum. şimdi ev dediğim yer neresi bulamıyorum. ne kendimde mukimim. ne de başka bi yerde. içimde ve dışımda olabildiğince yolcu! her yerimden gurbet akıyor. insanın mutlaka bu duyguyu yaşaması lazım bence. mutlak yolcu olmaklığı tadmalı. (hatta) bi yanıyla yolcu durmalı. insan buna uygun yaratılmış. dunya da... fakat tam bi yolcu hissiyatı, ne biliyim... ya ayakları uzatacak bi laubalilik ya da herşeyden çekilmiş bi yabancılık veriyor. bunları yazmak için erken belki. belki de ben, henuz gurbeti anlamadım. ve belki de -şimdi tersini zannediyor olsam da- yurtluktan uzak düşmedim hiç. belkide... anlara gömülü benler dolusu başkasıyım....